Muammer Yıldıztaşı'nın kaleminden..

Çocukluk yıllarımda, mahallemizde at arabası ile ihtiyaç duyduğumuz tüm eşyaları evlerimize taşıyan bir Hasan Emmimiz vardı.

O zaman buzdolaplarımız olmadığı için tüm ihtiyaçlarımızı topluca alır, kilerlerde saklardık.

Hasan Emmi mahalle sakinlerinin satın aldıkları gıda ve eşyaları, at arabasıyla evlerine taşırdı.

Mahallemizdeki en önemli simalardan biriydi Hasan Emmi.

Bütün mahalleli onu severdi.

Biz çocuktuk o yıllarda ama Hasan Emmiyi bizde çok severdik.

Çünkü mahallede yalnızca Hasan Emmi bizlere şeker dağıtırdı.

Aradan geçen onlarca yıla rağmen Hasan Emminin vefat ettiği günü hiç unutamıyorum.

Galiba yedi yaşımdaydım, çünkü henüz ilkokula yeni yazılmıştım.

O gün akşam yemeği için sofra kurulmuştu.

Dedem, babaannem, annem, ben ve kardeşlerim sofrada babamı bekliyorduk.

Kapı açıldı, babam içeri girdi ama çok üzgündü.

Annem hemen anladı, bir şey olmuştu.

Ne oldu bir şeye mi canın sıkıldı dedi.

Babam üzüntülü bir şekilde Hasan Emmi vefat etti dedi.

Sofradaki herkes çok üzüldü, bende üzüldüm çünkü Hasan Emmi mahallede ki tüm çocukların dostuydu, bizleri çok sever, devamlı cebinde kesme şeker bulundurur bizlere dağıtırdı.

Kesme şekerde nereden çıktı diyeceksiniz şimdi.

Efendim o yıllarda çikolata ve misafir şekeri yoktu. Mevlitlerde bile içinde 8- 10 adet kesme şeker bulunan paketler hazırlanır ve mevlit e katılan misafirlere dağıtılırdı.

Babam Hasan Emminin ölümünü söyler söylemez sofrada iştahlar kaçtı, herkes üzüntüsünden yemek yiyemez hale geldi.

Dedem babama dönerek oğlum, bu Hasan Efendi kaç yaşındaydı diye sordu.

Babam mahallenin muhtarı olduğu için mahalle sakinlerinin yaşlarını çok iyi biliyordu.

Dedeme dönerek dedi ki, 50 yaşına yeni girmişti Hasan Emmi.

50 yaş, yani benim o an ki yaşımın 7 katından fazla.

O gün bana öylesine büyük geldi ki 50 yaş, sanki ölmesi normal, daha ne yaşasın, iyi yaşamış diye düşündüm ve sofradakilere dönerek dedim ki, niye üzülüyorsunuz Hasan Emmi ölecek yaştaymış zaten.

Sofradakiler cevap verme gereği bile duymadılar bana.

Hasan Emmiden sonra yıllar su gibi akıp gitti.

Hasan Emmiden sonra tanıdık onlarca insan uğurladık ebediyete.

Hasan Emminin öldüğü günden bu yana yaşam öyle hızlı aktı ki, ben de hızla yaş almaya başladım.

Tabancadan çıkan mermi hızıyla geçiverdi ömrüm.

Tam 50 yaşıma bastığım günün gecesinde, uykularım kaçtı.

Nasıl geldim ben 50 yaşıma, 50 gününü anlatın dese birileri vallahi anlatamazdım.

O gece Hasan Emmi geldi aklıma.

Hasan Emminin öldüğü gün 50 yaşında olduğu için ölümü hak ettiğini söylemiştim.

Aman Allah’ım nasıl böyle bir şey söylemişim.

Bende şimdi Hasan Emminin öldüğü yaştayım ama ölmek için çok erken dedim o gün kendime.

50 yaşıma girdiğim gece, sabaha kadar uyuyamadım.

Sabaha yakın biraz dalar gibi oldumsa da, kabus gibi sıkıntılı rüyalarla uyandım.

Hasan Emmi çalışkan adamdı.

Hasan Emmi dürüsttü mertti çocukları çok severdi.

Hasan Emmi mahallenin saygı duyduğu bir insandı.

Hasan Emmi sürekli gülümserdi, oldukça alçak gönüllü biriydi.

Hasan Emmi kanaatkardı, kaderine asla isyan etmez, sürekli şükrederdi Allah a.

Hasan Emminin içi dışı aynıydı, berraktı, saftı, beyninin arkasında gizli hesapları yoktu

Çocukluğumda, ölümünden ilk etkilendiğim insan Hasan Emmiydi.

Hasan Emmi pırlanta gibi evlatlar yetiştirdi.

Onun gibi insanları dürbünle arar olduk bugünlerde.

Ömür kısa efendiler, hanımefendiler, üstelik mermi hızıyla akıyoruz ahrete.

Kibri, hava atmayı, insanlara tepeden bakmayı bırakın, dünyaya ait olan ve size ebedi hayatta faydası olmayan makamın, malın, mülkün gerçek sahibi siz değilsiniz sakın unutmayın.

Onu bunu hakir gören, caddelerde, sokaklarda kibirle yürüyen budalalar, siz de öleceksiniz sakın unutmayın.

Malınız, mülkünüz, makamınız, şanınız, şöhretiniz sizi terk edecek öldüğünüz gün.

O gününüzü aklınızdan çıkarmayın.

Ruhun şad olsun Hasan Emmi.

Ne kadar iyi insansın ki, 50 yıl sonra bile hatırladık seni.