Bilirken susmak bilmezken söylemek kadar çirkindir.                         Platon

  Bu yazıyı yazdığım İki bin yirmi dördün ilk gününden merhaba, herkese mutlu yıllar diliyorum. İlk yazımla ilgili tepki veren herkese çok teşekkür ediyorum. Platon’un değerli sözünün ışığında yazdığım bu Yazımda çok önemli bir konuyu dile getirmeye çalıştım dikkat ve sabırla okumanızı diliyorum.

- Abi ben ne iş olsa yaparım., diyenlerin sayısının azalması dileğiyle,

      İki binli yılların başı Köyceğiz’de bir akşamüstü masada dostum Salim birde Türkiye’nin son yüzyılına tanıklık etmiş, gazeteci yazar Çetin Altan seksenli yaşlarında yorgun boğuk sesiyle anlatıyor, (o masaya nasıl geldik niye geldik o başka hikâye) tiyatro, sanat, siyaset vs biz belki de böyle birini bir daha bulamayız, az sonra çocuklar benim gazeteye yazıyı yetiştirmem lazım hadi güle güle diyecek tedirginliğini yaşayarak can kulağıyla dinliyoruz. Elinde barkley sigarası üç fırt çekip söndürüyor. Kahkahalar, espriler neşeli neşeli anlatırken durdu ve döndü bana -sen ne yapmak istiyorsun? Bir planın var mı ? Diye sordu. Bende ben Öğretmen olacağım cevabını verdim. - Bak o meslek dedi benim o anda anlamadığım bir gazeteci refleksi ile devam etti. – Ben soruyorum senin mesleğin nedir? diye adam ben müdürüm ben memurum diyor. Kardeşim bunlar meslek değil ? Meslek dediğin burada da Afrika’da da aç bırakmaz. Örneğin ben burada berberim Afrika’ya gitsem insanların başındaki saç aynı saç. (biraz kıvırcık ve koyu olması dışında) Bak dedi Bizim gibi 3. Dünya ülkelerinin en büyük açmazıdır mesleksizlik. Mesleksizlik devlete büyük bir yük yükler, işsizliği körükler, Yabancılaşmayı arttırır, Kültürü yozlaştırır, kısacası mutsuz eder. Haydaaa!

    Çetin Altan’ın o akşamüstü söylediği bu sözleri ben ders anlattığım tüm sınıflarda öğrencilerime tekrar ettim ‘Meslek’ çok önemli, çok basit kavram gibi geliyor ama iş ve meslek kavramlarını birbirine çok karıştırıyoruz, tanımını yapalım, daha anlaşılır olsun.

 Meslek; insanlara yararlı mal ve hizmetler üretmek ve bunun karşılığında para kazanmak için yapılan, belli bir eğitimle kazanılan sistemli bilgi ve becerilere dayalı, kuralları toplumca belirlenen ve etik değerleri kapsayan etkinlikler bütünüdür.

 İş ise bireylerin kişisel yetenekleri ve kişisel yeterlilikleri sayesinde hayatta kalma ve hayatında bir değer kazanma türü olmaktadır. Geçim sağlamak için herhangi bir alanda yapılan çalışma, birinden istenen hizmet veya birine verilen görev

      Yani; meslek genellikle eğitimini alarak edindiğiniz beceriler toplamıdır. İş ise karnımızı doyurmak için yaptığımız etkinlik. Bir insanın mesleği olabilir ama işi olmayabilir. Tersi de mümkündür. Bu durumu TÜİK ’de onaylıyor Türkiye’de işsizlik %11 civarında bu mesleği olanların veya olmayanların boşta kalması. Birde mesleği olmayanlar var ki çok daha korkunç geliyor bana Türkiye’de ortalama %18,5 Mesleksiz insan yaşıyor, ortalama diyorum bu rakam Erkeklerde %16 Kadınlarda %21 matematiği olan nüfusta neye tekabül ediyor hesaplayıp sonucu bana bildirsin. Daha vahimi bu Mesleksiz kitlenin içinde bir yaş gurubu var ki o daha can sıkıcı 18-24 yaş arası bu Mesleksiz kitlenin en büyük çoğunluğunu oluşturuyor. Haliyle bana göre İşsizliğin en büyük nedeni ortaya çıkıveriyor.

      Bir insan meslek sahibi olmayı neden istemez? bu kadar insan neden mesleksiz kaldı? İşveren çalıştıracak kalifiye işçi bulamıyor gençler neden işsiz geziyor?

      Öğrencilere neden okula geliyorsun? Diye sorsak birçoğu ‘iyi’ bir meslek sahibi olmak için diye cevap verecektir. Bu bir önyargı niye kötü bir meslek olsun ki her meslek iyi, gerekli ve önemlidir. Mesleklere bu yanlış bakışımız dışında, eğitim sisteminin bir çıkmazı var. ‘Mesleki yönlendirme’ Akademik eğitim veren liselere rağbetin olması gerekenin kat ve kat üstünde olması, mesleki yönlendirmeyi zorlaştırıyor, neredeyse her anne baba çocuğunun mühendis doktor ve avukat olmasını istiyor. Hal böyleyken akademik liseler dolup taşıyor, meslek liseleri neredeyse yarı kapasitesinin altında çalışıyor, ara elaman ihtiyacı gitgide artıyor.

       Bir tarafta büyük bir işsiz ordusu bulunuyor, bir tarafta da büyük bir eleman boşluğu, hangi tarafa sorarsanız haklı. (Bu konudan bağımsız geçenlerde Sayın Valimiz Hamza Aydoğdu çarpıcı bir açıklama yaptı; ‘organize sanayide çalıştırılmak üzere elaman ilanına çıktık, İlanın onda biri oranında başvuru oldu’ dedi. İş beğenmeme bu durumun başka boyutu ama arada belirtmek istedim.)

       Belki çok sıkıcı bir konu belirledim ama bu konu çok hayati, son dönemde Organize sanayi bölgelerinde açılan özel meslek liseleri sorunu tam çözmese de biraz rahatlatıyor diyebiliriz. Bu ve bunun gibi aşağıda sayacağım çözüm önerileriyle mesleksizlik-işsizlik girdabından kurtulabiliriz.

     Topyekûn bir mesleki eğitim seferberliği Türkiye’de geç kalınmış olsa da yapılmalı. Toplumdaki tüm Mesleki önyargı ve yanlış yaklaşımlara savaş açılmalı (ben bu yanlışlarla senelerdir mücadele ediyorum bu arada iyi – kötü meslek ön yargısı, mesleki cinsiyet ayrımcılığı, mesleğine göre insanlara yaklaşım vs) Mesleki eğitim çağın gerekliliklerine uygun hale getirilmeli. Ailelerin önceliklerini sorgulaması konusunda yardımcı olunmalı. İşbaşında eğitim, sargın eğitim gibi stratejik eğitim biçimleri daha sık kullanılmalı. Özellikle düz liselerden mezun olan gençler takip edilip, mesleğe yönlendirilmeli. İşin erbabı olan zanaatkarlar mesleki eğitim sistemine dahil edilmeli.

         Kriter olarak kızlarını ne kadar çok mühendis ve doktorun istediğini ortaya atan annelerin bu kriteri değiştirmesini rica edeceğiz. Bizim gençlerden beklentimiz mutlu olacakları bir meslek sahibi olmaları ve bu meslekleri yaparken o mesleğin hakkını verebilmeleridir. Bu memlekette mesleksiz insan sayısı azaldığında işsizlik oranlarının da paralel olarak azaldığını göreceğiz.

İyi günleriniz olsun...